Yine kafanızla mı konuşuyorsunuz? Peki kim dinliyor?

Önünüze üç  tane nesne koysam, bir bardak, bir sandalye ve bir elma. Sorsam size hangisi sizsiniz? Cevap kolay  hiçbiri siz değilsiniz. Siz bu nesnelere bakan kişisiniz. Peki ya aklınızdan geçen düşüncelerden hangisi sizsiniz?  ‘’Bir parça daha kek ye diyen mi,  yoksa hayır yeter dur diyen mi? Cevap yine aynı hiçbiri. Siz bu düşüncelerin kafanızdan geçişini dinleyen kişisiniz. Bir taraf değilsiniz. Peki neden hep aklımızda bu diyaloglar var? Bazen yaşadığımız şeyleri hikayeleştirir zihin  “ne güzel çiçek “,  “bizim eski arabadan” gibi. Algı, her bakışta çok fazla şeyi  görür. Peki neden bir kısmı bizim aklımızda diyalog olur? Cevap şu: Kendimizi güvende hissetmek için.  Aslında bu diyalogun neden, nerede ve ne söylediğine dikkat ederseniz,  özellikle bir enerji patlaması yaşadığınızda, mesela kaygılı ve sinirli zamanlarda, diyaloglar da artar.  Aynı  kaynayan bir çaydanlığın ses çıkarması gibi. Zihin, sizin için yaşanan olayı hikayeleştirdiğinde, siz de her şeyi öğrenilmiş zihin filtresinden geçirerek yaşarsınız. Tüm algılarınızla yaşamak yerine, hayatın size öğretilmiş kısmını yaşarsınız.  Sadece kendinizi rahatlatmak için yaşadığınız tecrübeleri kısıtlarsınız aslında. Bu yüzden aynı şeyi  yaşayan iki insan, tamamıyla ayrı iki olayı yaşamış gibi anlatabilir yaşanmışlığı.


Peki, ya bu diyalogların sesini kısmaya hatta tamamıyla kapatmaya karar verirseniz. İşte o zaman filtre edilmemiş tecrübeler yaşar, daha önce hiç dikkat etmediğiniz detayları görürsünüz.  


Hayat önceden tahmin edilemeyen olaylarla doludur. Siz ne yaparsanız yapın ya da zihninizle nasıl manipule ederseniz edin, siz bir şeyleri kontrol altına aldığınızı zannederken,  aslında sadece kendinizi kısıtlıyorsunuz.


İşte bu “ kolaycılığın” ötesine geçip nerede kendinizi çok iyi hissetmediğinizi keşfetmek, zihninizdeki konuşmayı sadece seyredip, bunun siz olmadığınızı,  sadece dinleyen olduğunuzu fark etmek, gerçek farkındalığın başlangıcıdır.